Son 15 yıla damga vuran Kevin Parker’ın, Tame Impala ile yaptıkları ve etkisi…
Kevin Parker için en doğru tanım nedir sizce? Müzisyen? Prodüktör? Besteci? Son 15 yılın en ilham veren sanatçılarından biri? Ya da hepsi bir arada? Tam olarak durumumuz bu Kevin Parker’dan ve Tame Impala’dan bahsederken. Kevin Parker, günümüzün en büyük müzik dehalarından biri. Tame Impala’nın çıkardığı hemen her albüm çıktığı gibi klasik sınıfına girerken, parçası olduğu albümler o yıla damga vuruyor. Bunun son örneğini Dua Lipa’nın 2024 tarihli albümü “Radical Optimism”de görmüştük. Ancak bunların hepsinin ötesinde bir gündem maddemiz var şu an. 17 Ekim’de, yeni Tame Impala albümü “Deadbeat” çıkacak. Bu albüm için beklediğimiz 5 buçuk sene, en uzun süreli albüm aralığı olurken Kevin Parker’ın hayatında birçok şey değişti. Artık, bir baba olarak hayatını sürdüren Parker’ı, çocuğuyla birlikte albümün kapağında gördük. Bu albümün şerefine Kevin Parker’ın, Tame Impala ile yaptıklarını hatırlayıp dehasının yansımalarına bakmak sağlıklı olacak. Sübjektif tarafta hepimizin farklı görüşleri olabilir ancak objektif bir değerlendirme yapmamız gerekirse son 15 senede Kevin Parker kadar kimse müziği değiştirmedi.
Ocak ayında 40 yaşına girecek Parker’ın profesyonel müzik yolculuğu Pond ile başladı ve 2009-2011 yılları arasında burada davul çalarken prodüksiyona merak sardı. İlerleyen yıllarda Pond ile bağını hep korusa ve herhangi bir şey gerektiğinde eski grubunun yanında olsa da istediği müziği yapmak için ihtiyaç duyduğu tek şey müzik programları ve stüdyosuydu. Bir de yağlı saçları. Neyse, konuya dönmek gerekirse, yeteneğinin ve müzik dünyasındaki boşluğun farkında olan Parker, Tame Impala verdiği projesinin ilk albümünü 2010 yılında şak diye çıkardı.
Pond’dan Tame Impala’ya: Kevin Parker’ın İlk Yılları

“InnerSpeaker” adını verdiği bu albüm, Tame Impala müziğinin en çiğ ve enstrüman dolu albümüydü. Sonraki albümlerde arşa çıkaracağı vokal ve klavye efektlerinin ilk haliyle tanıştığımız bu albüm çok büyük başarılara ulaşamasa da radara takılmıştı. 2 sene sonra kariyerini bir sonraki aşamaya taşıyan “Lonerism” çıkageldi ve bir daha gitmedi. ‘Apocalypse Dreams’, ‘Mind Mischief’ ve ‘Feels Like We Only Go Backwards’un olduğu albüm, liste başarılarını ve ilk büyük festival deneyimlerini getirdi Parker’a ve gruba. Ancak her şeyi değiştiren ve Kevin Parker’ın müzik dünyasının tapusunu üzerine geçirdiği albüm için 3 sene daha beklemek gerekecekti. Saykedelik müziği synth pop ile buluştururken, seksenlerden gelen disko müziğini hip-hop ve R&B’ye de banan müzisyenin asıl dokunuşu, alamet-i farikasına dönüşen klavye vokal efekti oldu. ‘Let It Happen’ gibi bir hit tek başına yetmezmiş gibi, ‘Eventually’, ‘New Person, Same Old Mistakes’ ve ‘The Less I Know Better’ ile aklımızı başımızdan alan Kevin Parker, “Lonerism” ile işi bittiği gibi bu albüm için harekete geçmeye başlamış ve kısa sürede albümdeki şarkılara dönüşecek 20 şarkıyı seçmiş. Sonra bu 20’yi eleyip geriye 13 tane bırakmış. O dönemde verdiği bir röportajda şunları söylemişti:
“Bir albüm yapma dünyasının içine giderek daha fazla çekiliyorum. Bunun doğal bir şekilde gerçekleşmesi garip, neredeyse mevsimsel bir şey gibi geliyor. Şimdiden parça sıralamaları ve albümle birlikte gelen tüm şeyler üzerine düşünmeye başladım.”
“Currents” ile Gelen Kült Statüsü

2024’te birlikte çalıştığı Dua Lipa, “Currents”ın onun üzerindeki etkisini anlatırken Kevin Parker’a hayranlığını anlatmaktan geri durmamıştı:
“Currents, hayatımın fon müziğiydi. Bugüne kadar dinleyip en en en sevdiğim albümlerden biri tabii ki. Hayatımı tamamen değiştirdi ve onunla bu şekilde bir iş birliği yapabilmiş olmak çok ama çok güzeldi.”
Kevin Parker’ın müziğinin bir diğer önemli noktası ve imza hareketi de gitarları. Fender’in Roadhouse Stratocaster modelinden vazgeçmeyen müzisyenin karakteristik gitar sound’unun altında yatan formül de şöyle. Tellerdeki gerginliği azaltmak ve akort düzeninin sunduğu farklı sesleri denemek için gitarlarını iki yarım ses aşağıya, re standarda koruna göre akort ediyor. Bu da vokal ve klavye efektleriyle birleşince kimsenin erişemediği o özgün sesleri ortaya çıkarıyor.
Deneysel Arayışlar: “The Slow Rush” ve Sonrası

Bunu iyice öne çıkarıp bugüne kadar en fazla eleştirdiği aldığı albüm olan “The Slow Rush”ı, sevgililer günü hediyesi olarak 14 Şubat 2020’de çıkardı. Albümde, ‘Borderline’ gibi bir hit bulunsa da çoğunlukla Kevin Parker’ın deneyselliğinin ve kapsamlı prodüksiyonunun bir sonucuydu. Kemik kitlesinden büyük ilgi görse de “Currents” ardından gelen 4.5 senelik beklemenin karşılığını verdiğini söylemek pek de mümkün değildi. Zaten albüm çıkar çıkmaz patlayan pandemi ve değişen yaşam koşulları derken Kevin Parker’ı ortalıkta pek görmedik. 2022’de dünya toparlayınca turneye çıkarken bir yandan baba olmanın verdiği sorumlulukla tanıştı. Eş zamanlı olarak Dua Lipa’nın en yoğun albümü diyebileceğimiz “Radical Optimism”e büyük katkı verdi. Sonrasında kalçasını kırdı, iyileşmeye çalıştı ve o haber geldi. Tame Impala, 17 Ekim 2025’te, 5.5 sene sonra yeni albüm çıkaracak. Albümün kapağının tatlılığına bakıp kanmamak lazım. Kevin Parker denemekten ve kendini tatmin etmeye çalışmaktan sıkılmayan, müziğe aç bir sanatçı. Bu açlığını dindirmeye “Deadbeat”le devam edecek. Sonucun ne olacağını ise zaman gösterecek.


